Powered By Blogger

30 Eylül 2016 Cuma

SAHİPSİZ KALMASIN !

 
                         Tarihi yerleri gezerken,bir şey dikkatimi çekmişti.Gözüm eserlerin eksik parçaları üzerindeki abuk sabuk isim ve aşk ilanlarına şahit olmuştu.Sanırım bu alışkanlık; ilkokul sıralarındaki çiziklerimizden geliyordu.Can sıkıntısı zamanla kötü bir hatıra dizisine dönüyor.Bazen sıralar da ders notları veya kısaltmalara  eşlik ediyor.Böylece sınavları daha kolay geçiyormuş.Öğrenci aklı, işte.....


                         Yeni ve modern yerleşim yerlerine geçtimizden beri tarihimizdeki yerleri unuttuk.O eserler o kadar harap bir şekilde dönüşmüşler ki,içlerine girilmesi bir durumu bize anlatıyor.Gözlerimiz sadece bakımsızlığı fark ediyor.Durum,iyinin kötüsü yani........





                         Neyse ki; bazıları bu kötü çizgimızin yerine eskiyi yerinden kaldırmaya çalışıyor.Atalarımızın mirasını gün ışığına çıkması ve tarihimize birşeyler katmak  için uğraşıyorlar.Bazen bende birşeyler yapmak istemişimdir hep.Okuduğum bölüm buna fırsat vermedi malesef ....Önemli değil ben düşündüklerimle varım.Sadece elime bir fırsat geçmesini bekliyorum....





                         Televizyonda çıkan tarihi eserlerimizi izlerken,canım onların içindeki yaşayan insanların izlerini  hissetmeye çalışır.Onların anılarının her çizgisinin bir gölgeye sığındığına şahit olurum sanki ...





                        Mirasına sahip çıkmayan bir toplum kimliğini kaptırmış ve yeniliği dilenen bir toplum olmaya mahkumdur,bence.Böyle toplumlar ithal fikirlere açık ancak kendi geçmişini unutan kişiliklerdir.


                       Dışarı ülkelerdeki insanların eskiyi korumaya ve bunu dünyaya  açtıklarına hep şahit olmuşumdur.Bizde de bu özelliklere sahip olan insanların çoğalması gönülden isteğim olmuştur hep.  


 

                        Atalarımız bizler için o kadar kan ve ter dökmüşler.Biz bu eserlerin üzerine toz bile koydurmamalıyız.Tabi,dediklerimi alaya alanlar var ya.Onları vicdanlarıyla  bırakıyorum.Herkes kendine zarar verir ama toplumun ortak değerlerine zarar verirmesi benim içime  dokunuyor...



                       Bizim sahip çıkmadığımız geçmiş,bize ancak geleceği olmayan bir topluluk haline sokabilir.Haydi gençlik! Bunu düzeltecek ancak sensin..Bunu sen zaten ezbere biliyorsun.Sahipsiz kalmasın;bu vatan,bu gençlik ve millet.........Seni bekliyor tarihin tozlu rafları............

                       Umarım size birşeyler katabilmişimdir......Gelecek yazımda görüşmek üzere....byeeeee.....


                                                                                                           -SERZAF-
                                         


28 Eylül 2016 Çarşamba

BİLGİNİN HAYALİ

 
                       Bilgimiz yeterli olmayınca hayallerimiz bile anlamsız oluyor.Korkularımız bizi yatağımızda bile yalnız ve ürkmüş bir hale sokmaya çalışyor.Kaçta defa kaçtım.Ama uçurumun kenarı vardı  ve bıraktım kendimi.Böyle her gecenin sabahında kendimi yataktan düşmüş bulurum. Neyse,yer yakın.Sakatlık yok yani.....



                          Bilmek her zaman,bilinmeyenin cevabı olmuştur.İnsan bildiği her şeyi aynı zamanda da kontrol etme yetisine de sahip bir varlıktır.Korktuğumuz şey aslında bilgisizliğin bize verdiği cahillik dürtüsüdur.İnsanlar bilgiyi bulmak için önce bu işin felsefesine girmiş.Hayatı,hayallerindeki gibi şekillerdirmek istemişlerdir.


                        Bilginin olmadığı asla doğru değildir.Yalnızca insanların kendilerini hayal  gücüne kapatması; sürü psikolojisinde yaşayıp,değişimi red ettiklerine ve eski çağların bu kadar uzun geçmesine  neden olmuştur.


                       Bilgi ancak hayal varsa anlamlıdır.Hani innovasyon diyorlar ya,bize yabancı bir kelime...Bence kendimizi bizi anlatan kelimeler lazım.Yeni benzeri olmayan,kolay  ve herkesin ulaşabileceği bir icat,bir başlangıç olmalı,mesela....



             Sence bütün teknolojileri bize uzaylılar  mı lütuf etti?Bütün gelişmiş uygarlıklar başka boyuta mı göç ettiler?Vs,vs,vs....Hala ifade etmem   mi gerekli?Peki, biz bunu niye beceremiyoruz?Hep geride kalmaya çalışıyoruz....Ooof sıkıldım!.....


                       İyi olanı kim sevmez?Önemli olan engelleri alt üst etmek....Unutmayın; kullanmadığız bilgi,gitmediğiniz yer, ve ilgi göstermediğiniz kişi sizin değildir....Eee hala düşünüyor musunuz?Hayallerimiz ve bilgilerimiz bizi uçurumun kenarından almayı bekliyor.Sadece  tek adımınıza bakıyorlar.......


                        Gelecek sadece ona emek verenlerin olacak sanırım.Evet, bizde hiç olmazsa;bildiğimiz hayallerin peşinden koşalım.Belki,bir ihtimal sevdiğimiz şeyler uğruna bu bedeni terk ederiz.......


                        Hayalinizi sakın bilgisiz bırakmayın.Çünkü o içinizdeki hiç büyümeyen bir çocuk.O'nu kimseye emanet etmeyin.İstediğiniz değil,ihtiyacınız olan şey sizinle olsun.Gelecek yazımda buluşmak üzere....TEŞEKKÜRLER......


                     

26 Eylül 2016 Pazartesi

Hükümsüz Anılar

/>

                        Eskiden oynadığım oyuncakları hiç terretdüt etmeden hırpalıyor, kırıyordum,evet şimdi itiraf ediyorum.Oyuncakların hareket mekanizması benim ilgimi çekmiştir.O  oyuncakları parçalarken;hep kendime söz verirdim:Seni eski haline getirecem, dostum.Ama hastayı bir türlü eski haline sokamıyordum.Neyse ki çocukların yaptığı yaramazlıklar o zaman hükümsüz oluyordu........



                       Çocukluktan ergen bir kişiliğe yol bulmak için yaptığımız  yanlışları şimdi hiç saymak istemiyorum.Benim yöntemim çok basit,deneme ve yanılma.Bazı insanlar ne denemek ne de yaşamak istiyor.Ama fark bence şurda;bazı insanlar hayatı kısıtlı yaşarken,bazı insanlarda hayatı daha geniş yaşıyorlar.



                        O kadar çok yaşadığımız anılar var ki; ama her gün birisi kayıp oluyor.Tıpkı insanların hayatları gibi...Her insan benim için bir veya birden fazla anıyı temsil eder.Ama hükümleri ancak bir ömür sürer. Hafıza dediğimiz özellik bazen bizi yalnız bırakıp,hükmümüzü alabiliyor.


 
                        Bazen o kadar sıkılırdım ki; yeni oyuncaklar keşfetmeye çalışırdım.Tabi,sonuçta bir yerimi sakatlandım.Yok yok bunları bana hatırlatmayın...Sonsuz bir hikayenin başlangıcı gibi görünse de başımdan geçenler için beni suçlamayın...




                        Aslında o kadar yaramaz görünmezdim.Sadece zeka pırıltısı çakar kafama bazen.Tamam insan büyüdükçe kontrollü eline geçiriyor.Bu yüzden kendi yaptıklarını karşılığını misli ile çekiyor.Görüyorsunuz her insanın bir derdi var.



                        İnsanların anılarını unutması herzaman muhtemel bir özelliktir.Ama ben sadece kendimi iyi hissettiğim anılarımı yaşatıyorum.Gerisi mi? Hükümsüzdür.........





                        Serzaf'ın bu işte suçu yok...Gelecek yazımda görüşmek üzere.Kendinize bir iyilik yapın.Bakın hayat kaçıyor....BYEEEEE.....TEŞEKKÜRLER..............




                     

25 Eylül 2016 Pazar

DERİNLİK KAZANMAK


 
                   Küçümsemek değil;hep boyumu aşmayan tecrübeleri yaşamak beni boğuyor artık.Sorumluk verilecek yaştasın, diyorlar.Hem de hata yapmamı istemiyorlar.İlk deneme de mükemmellik bekliyorlar.Sanki kendileri hiç hata yapmadan mı hayatı öğrendiler?





                   Öğrenmek....öğrenmek......öğrenmek....Evet,böyle söyleyince daha etkili oluyor.Şu hep dikkatimi çeker.Başkalarının bize verdiği ödevlerin bizim için yeterli olduğunu düşünüyoruz.Hepte buradan kayıp veriyoruz,zaten.


                     Bizi bekleyen bir gelecek yok. Sadece bugün yaptıklarımızın karşılığı,bir bedeli bekliyor,bizi.Ne öğrendiysek ya da ne yaptıysak,bu bizi daha derinleştirip,tecrübe sahibi yapacaktır.


                      Gençlikte ne yaparsanız,o derinlikte kalıyor yaşlılıkta insan.Yaşın insana getirdiklerinden  çok,götürdükleri var.Düşüncemizi biraz zorlamak o kadar kolay ki.Herkesin kendince bir becerisi    var, tabi.


                      Bir bardak ne kadar derin olursa,o kadar su alır.Bu örnekteki gibi insanda kelime ve düşünce haznesini derinleştirmeli.Böylece yeniliklere açık olmayı öğrenmeliyiz...........



                     Tamam,hiçbirimiz belki imkanları kendimizi aşmaya bilir.Hiç olmazsa,başkasına engel olmayın.Herkesin kendi acemiliğini yaşamasına izin verin.Bırakın hata yapmayı öğrensinler. İnsan önce beceremediği şeyleri öğrenilse,kendini daha iyi bir yere koyar.......


                      Küçük bir şeyler biliyorsanız bile bu bilginizi daha fazla alanda kullanın.Böylece düşüncelerinizin derinleştiğini farkına varacaksınız.Mutlu olmak için bildiğiniz ve sahip olduğunuz şeyleri paylaşmayı unutmayın.....



                     Bir şey daha var!Bende buradayım. Gelecek yazımda görüşmek üzere...TEŞEKKÜRLER... .  


                             

                   

22 Eylül 2016 Perşembe

Gelecekten Bir Gün

              

                       Fanus bir oda  içinde veya  bir  okyanusta gözümüzü açacağız.Herşey suni ya da kalıtsal olarak dnası değiştirilecek. Hatta insanlar artık ev yapmak için bile boş toprak bile bulamayacaklar.

                       Okyanusları bile kurtularak yerleşime açılmış.İnsan teknojiyi artık nefes almak için kullanıyor.Uçan taşıtlar mı?Mesela yerçekiminden etkilenmeyen özellikle ambulanslar çoğunlukta.Özel araçlara gelirsek,başımıza düşmediklerine şükrediyorum.Şehirler uçan tenekelerle dolmuş.
                     
                       Bu sözler kötümser bir bakış yansıtabilir.Birde iyimser olmak isteyenlerin gözünden birkaç bir şeyler söylemek isterim.Mesela ofis işlerini herkes istediği yerden ulaşacak.Artık para kazanmak için değilde bilgi kazanmak için çalışacağız.Trafik sorunu olmayacak,çünkü ulaşım artık Teleport denen ışınlama cihazlarına sahip olacağız.


                       Hastalıklar daha çocuk ana rahmine düşmeden  çözülecek.İnsan en az yüz yıl yaşayacak.Ölümler yalnız bilgi yetersizliğinden olacak.Ve insanoğlu uzaya koloniler ve robotlar gönderecek.Belki gelecek, insanoğluna başka komşu yaşam formları ve buluşları bulmasını sağlayacak.


                       Gelecekte bir gün belkide hiç hayal etmediğimiz gibi bir durumda olabilir.Mesela vatanımız  işgal edilmiş,sevdiklerimiz ölmüş olabilir.Yani demek istiyorum ki bu vatan yalnızca silahla değil, kullanabileceğiniz bütün bilgiyle ancak kendine gelebilir.


                      Belki kaderimizi hiçbir zaman değiştiremeyeceğiz.Ama yaşam düzenimizi değişmek mümkün olacak belki.İnsanın içini yiyen cahillik geleceğimizi yakabilir. Bunu herkesin biraz düşünmesi lazım.



                       Gelecek dünden farklı olabileceğini herkes biliyor.Ama gelecek için birşey yapanların sayısını fazla bilen yok sanırım.Ben herkesin bildiği biliyorum,zaten.Bana fark yaratan bilgilerin hazinesi lazım...



                        Gelecek yazımda mutlaka beni takip edin.Belki merak ettiğiniz konularda ortak noktalar bulabiliriz Görüşmek üzere,byeeeee.......

YANSIT IŞIĞINI

/>                
       Fark edilmek insanı kalabalık bir toplulukta bile hedefe götüren en kısa yol olmuştur herzaman.

                       İnsanı bir adım ilerde olması,gerekli mi sence?Ben ilerde olmak için kendimi fazla zorlamazdım.Çünkü fiziksel özellikleri beni hemen ele verirdi.Ama bunun yeterli olmayıcını biraz geç anladım.

                       Herkesin bir ışığı vardır.Ama bu enerjinin eğitilmesi ve doğru yola konulması lazım.

                        X kişi olursanız bile ışığın sizde olması için ya siz kaynak olacaksınız ya da doğru olan yerde durmalısınız.


                        Işığını yansıtmak hava atmak değildir.Ama bunu kötü anlamda kullananlar da var tabi.

                       Kişiliğin insanda iki yönlü geliştiğini hep şahit olmuşumdur.Bunlar aktif ve pasif davranış şekillerini meydana getirir.İnsanın sorumluklarından kaçması,onu hep pasif yapmıştır.


                      İnsan insandan ışık alabilir.Yeter ki;kendisinin eksiklerini görmesi ve öz eleştirisini yapmayı başarabilmesidir.Asıl eksiklik insanın iletişim eksikliğidir.



           
            Aydınlık bir toplumun,yarına ışığını nasıl yansıtabiliyorsa;bizde bunu yaparız,umarım.Çünkü ben karanlık bir gelecek istemiyorum.....


                 
   Işığım,ışığınız olsun. Umarım size birşeyler katmışımdır.Gelecek yazımda görüşmek üzere......Teşekkürler. ....


                     

Esnekliğin Bize Kattığı Hafiflik

/>                           ÖZGÜVENİN ÖZGÜNLÜĞÜ


     

     Yüksekten uçan kuşun rüzgarda çizdiği resim hep gözüme takılmıştır.Acaba bunların hiç mi düşme korkusu yaşamadıklarını merak ederdim.Sonra bu duygunun bende de olduğunu keşfettim.Hayat her canlıya yaşaması için sanki şans yeleğini armağan etsede, ondan başarı beklermiş. Karşılığı ise yeni fırsatlar için özgüvenin gücü oluverirmiş. 



          Yanlışlar olsa da hayatın içinde.Hayal kırıklığından çok esnek bir yaşam formu seçebilir insan kendisine.Gayemizin  daha fazla tatmin olması, özgüven sıçraması yaşamanızı sağlayabilir. Böyle bu durum bizi yapdınız her işte benzersizliğe götürebilir.Kalemsiz yazı yazmak fikri ne kadar uçuk fikirse eskiden.Günümüzde bu gibi düşünceler kendi özgün pazarlarında epey bir talep yaratmaktadır dostum.


                Yalnız başına kaldığımız zamanlarda farkına vardığımız boşluğu dolduran bir duygudur özgüven bence.Bu duyguyu farklı alanda kullanmak, bir adım öteye gitmek isteyenler için fırsatlar pazarıdır. Esnek bir yapıya sahip olmak, hislerimizin kırılganlık düzeyini azaltmakla doğru orantılıdır. Özgüven de ancak esnek bir özgünlük içinde yaşanabilecek bir olgudur.


                İşte, hayatta ve yaşam alanlarında  daha huzurlu olmak için kendimize verilen fırsatları kaçırmamalıyız. Hayatın stresiyle baş edebilmek  için çok fazla kırılgan bir yol seçmemeliyiz. Bunun yerine esnek bir yaşam formunu hayatımıza motive etmeliyiz.


       
        Daha iyi günler için özgüvenizi kaybetmemeniz   dileğiyle.Unutmayın, kendizi sevin. Çünkü siz bunu hak ediyorsunuz...   

20 Eylül 2016 Salı

Geleceğini Sen Belirle

      

                        Sen gitmeden gelen gelecek ancak, insana gelse gelse ödenmesi gereken borç ve sorun engeli getirir .Bunu duymuş olabilirsin veya yaşamak zorunda kalabilirsiniz.

                       Duymak istediklerinizi, çok lüks bir hayatın ayak seslerine benzetebilirsin.Ama yanılıyorsun.Zenginlik bence harcadıkaça çoğalan,en ufak salsıntıda bile file vermeyen bir yapı olmalı.Bu da ancak geleceğimizi inşa ettiğimiz malzemeye ve görüşe bağlı demi.

                       Görüş açımız o kadar kısıtlı kalmış ki; ilaki önümüze bir örnek yada bir kurtarıcı olmasını bekliyoruz.Peki niye bu hazırcılık?Kimse demiyor bu insanlar nereye gidiyor.Cevap:Hiç giden geriye dönen var mı?Belkide sefererinden memnun.Böyle gelmiş,böyle gider ve bir sürü saçma kaçış.


                       Sevdiğim herşeyi tek kelimeyle  anlatmak,benim için şimdi daha kolay.Tabi bu tek kelime herkes için aynı değil.Özelikle bu kelimelerin o kadar çok olduğunu öğreniyor insan.Ve her farklı kelimenin bakış lekesi,görüşü ve duruşu olduğunu hissettim.


                       İnsan geleceğine yol alırken tek bir şeyi, özellikle uygulama bilgisini daha derin ve hacimli yapmalı.Farklılık uzmanlık işi bence.Çünkü bir işi ne kadar iyi bilirseniz , o kadar kolaylık ve kalite üretirsiniz.Rakiplerinizi takip etmeden,kendi yolunuzu arşınlarsınız.

                  Ben gelecekten umudu kestim.Yada kendinizin bir işe yaramadığını gibi duygular içinde olabilirsiniz.Peki bu olumsuzluk içinde bile olsanız dahi asla yılmalısınız. Kendinizi sınayın ve en güçlü yönlerinizi gün ışığına çıkartın.Unutmayın,aslında gelecek sizin ellerinizde. Bu fırsatı kaçırıp,pişman olmayın.
   
                                   

                       Aslında ne yapacağınızı benden daha iyi biliyorsunuz.Gelecek gelmeden siz hazır olun.Gelecek yazımda görüşmek üzere.Kendinize iyi davranın......Teşekkürler. ...




                                     







15 Eylül 2016 Perşembe

Renklerin Uyumu *

/> RENKLERİN ARASINDA

     Canlıların dünyasında gezerken, renklerin güçlü bir bağ içinde  dolaştıklarını fark edersiniz.Herşey kendi çizgisini bozmadan, birşeyler ifade etmek ister sanki.Farklı şeylerin oluşturduğu bir doğada istediğimiz şeylerin avucumuzun içine düşmesi bizim için bir hayal değildir.Renkler bizim için bir araya gelirken sözcüklerin anlatamadıklarını doğa üstü kurguyla açıklamaya çalışırlar.





       Karanlık örter her gece üstünü renklerin.Bir fanustayız sanki.Her günün bitiminde renklerin kıymetini daha iyi anlıyoruz.Anlıyorum ki renkler duygularını bizimle paylaşıyor. Her renk bize bir öyküsünde geçen hissini özetliyor.Gördüğümüz her renk, ufukta derin bir tasarım çiziyor gibi.

         Dünyamız niye renkli diye sormayan bir insan gibi hissediyorum kendimi.Yaşadığım her nefesi farklı bir şey gibi görmezdim.Bütün bunları yaşarken renkler arasında bir de seçim yapmak zorunda kaldım.O kadar rengin içinde kendimi bulmayı öğrendim.Hatta renklerin birbirlerine karşı bir uyum yakaladıkları zaman ne kadar çekici olduklarını keşfettim.


          Yeni keşiflerin, farklı tasvirlerin nasıl insanda bir ferahlık duygusu   bıraktığını düşünmüştüm hep.Beynimiz bize renkleri anlatırken, onları sadece algılaya bildiklerimizi bize bildirir.Bir rengi diğerlerinden öne çıkaracak tutku; kişinin ihtiyacına karşılık vermesiyle ölçülür.Renksiz bir dünya, tatsız bir yemek gibidir.Ruhumuzu doyurmaz.Ayrıca psikolojimizi bozabilir.Renklerin armonisi içinde insan manevi bir zenginlik yaşayabilir.


            Mavinin, sarının ve kırmızının oluşturdukları bir   uyumun içindeyiz.Bu uyumun bize bir şeyler kattığı gibi bizde uyuma biraz katkı yapmalıyız.        

          Sizlere bir uyum içinde yaşayabileceniz bir ömür diliyorum.Diğer yazımın bir basamak ötesinde buluşmak üzere.Kendinize iyi bakın!......

14 Eylül 2016 Çarşamba

Alışkanlıkların Yaşamızdaki Yeri*

/>
                                                               Alışmadan Önce
                                                 
Her alışkanlığın bir özentiden doğacağını fark etmek zor değil sanırım.
Ama her alışkanlık farklı bir kapı açar bizim için.Tane tane gelir ve insanın fabrika ayarlarına bile hükmedebilir.
Çevrenin ya da ailenin alışkanlıkları insanın iyi bir yola girmesini sağlar.Bunun tersine de toplum hayatında sık sık görüyoruz...
Kendimizin sevmediği veya sırf bir grubun içinde söz sahibi olmak için yeni alışkanlıklar kazanmanın insana geçici hazlar verdiği bence bir gerçektir.


Bunları söylüyorum.Fakat her insanın hataya düşmesi veya daha ileriye sıçraması bu alışkanlıklarının bir sonucu gibi hayatta karşımıza çıkıyor.
Kafamızdaki sorunlar hep bu alışkanlıkların bir sonucunda ortaya çıkmaz  mı sanki? Ne kadar istesek de hayat bize istediğimizi veriyormuş gibi yapabilir.
Düş görmek mi, duş etkisi yaşamak mı? Belki her iki yargıyı yaşarken bile insan;alışkanlıklarına sarılır.Tıpkı denize düşüp, en kötü tercihin yapılması gibi.


Alışkanlıklarımız iyi veya kötü olabilir.Burda önemli olan insanın tercihidir. Tek bir olgunun değişmesi bile insanın ömrüne ömür katması veya azaltması bilgimiz dışı değil.
Yaşamın içinde günler insanı değiştirebilir.İnsan dün sevmediği bir şeyi gelecekte alışkanlık haline getirebilir.
Şartların bu kadar oynak olması, tamamen kişinin iradesine kalmış olması biraz değişik bir duygu.
Yapabildiklerimiz, her zaman bizim kendi içimizde bulunan sevdiğimiz işler ve mücadele gücümüz olmuştur.İnsan bazen programlanmış gibi bir dürtüye kapılabilir.Bu özellik insana değişik bir haz verdiği gibi.Kötülük ve iyiliğin arasında ince bir çizgi çizebilir.



 İhtiyacımızın sadece bir anlık heves olduğu geriyor aklıma.Ama biraz abartık galiba hayatı.Tamam iyi yönde kullandığımız zaman alışkanlıklarımız bize faydası oldukça fazla gözüküyor.Kötü veya iyi alışkanlıkların bizi istemedimiz hedeflere maruz bırakabilir.Kontrollü başkasına kaptırmadan ,gücümüzü yerinde kullanalım.



Yalnız kaldığımda hep hatırıma gelir.Insan her şeye alışıyor. Ama insanın şu alışkanlıklara alışmadan önce sonunun nereye varcanı düşünmesi lazım.Bu kadar etki altında yaşarken bile hayatı anlamaya çalışıyor insan.

Her insan, alışkanlığını insanlık yararına kullanmayı bilmeli.Ne demek istesem başka kapıya gidiyor.En iyisi siz kendinizi fazla üzmeyin.Diğer yazımda mutlaka beklerim.Görüşmek üzere...











  

İDEAL YAŞAMLA HAFİFLE. ...

      
                       Birisine tavsiye vermek istiyorsanız önce kendinizde uygulamalı, değil mi?Eee bende aslında tavsiye vericek bir yaşam şeklim yoktu.Ama bir fikir benim kendime bakış açımı bir adım ileri götürdü....                  


                         İradenin zayıf düştüğü zaman sizde benim gibi en iyi yaptığınız şeye saldırısınız değil mi?  Herkesin bir zayıf noktası vardır ya da ben öyle düşünüyorum.


                      Yaşamın kıyısından geçerken herkesin bir aksak yönü başkalarının gözüne takılır demi ben bunları hayatımda şahit oldum ve hala yaşamaktayım.Ama korkmayın fazla takmayın.Çünkü insan kendisinin farkında olursa,öyle kolay lokma olmaz.Yanlış anlamayın,fiziksel veya iç dünyanızın karartacak sözlerden bahsetmiyorum. Sadece kendi gücünüzü kendiniz gibi hissedin veya hissettirin.


                      Ben bu yazıyı bir başlangıcın diğer konularla ortak olduğunu iletmek istiyorum.Sadece sağlık açısından değil görüş açınızı diğer konularda da geliştireceğini hissediyorum.


                     İlk önce hafifletmek işine kilodan başlamayı düşünüyordum. Ama hep başarısız oluyordum.Bunu çevremin ve giysilerimim baskısından anlıyorum. Çünkü hep büyük beden arıyordum. Bu açığın da anca böyle kapatılacağını düşürdüm.          

               
                      Hep başarısızlık, hep başarısızlık. Ama her son benim için bir başlangıç oldu.Böylece kendimi sorgulama ihtiyacı duydum.Ve aslında kilomu nasıl dengede tutup , doğru yolu keşfettiğimi hissettim.



                       Öncelikle öğün sayısını üçten altıya çıkardım.Yemek seçmedim, sadece porsiyon kısıtlamasına girdim.Ve eskisinden daha aktif bir yaşantı içinde buldum kendimi.


                         Böyle  bir yaşama formuna alışırsanız,benim gibi en az ayda iki kilo verirsiniz.

                      Peki hedefe ulaştıktan sonra eski yeme düzenine geri dönerseniz ne olur biliyor musunuz?Yenden büyük beden kıyafetlerine mahkum olursunuz.


                       Unutmayın;size yemeyin,aktif olmayın ve özelikle içinize kapanın demiyorum .Sadece fazlalıklarınızı paylaşın ve doğal görünün.Bu sadece benim sizin için düşündüklerim.Size birşey kattıysam, ne mutlu bana!......